Profesör Doktor Necla Özdemir Vakfı
Kitaplar / DİN VE BEYİN
Resmi Büyüt  
Ürün Not:
DIN VE BEYIN 9. BASKI Prof. Dr. Gazi ÖZDEMIR SINIR ÖTESI YAYINLARI 663 SAYFA

BEYNIMIZ NASIL ÇALISIR, DINI NASIL ALGILAR?

DİN VE BEYİN / Beynimiz Nasıl Çalışır, Dini Nasıl Algılar?

İ Ç İ N D E K İ L E R

I. BÖLÜM: 
o Allah Kaynaklı Bilinçli Enerji (RUH) Allah’ın Nefesi
o Allah Kaynaklı elbise-vücut
o Vücudun Doku-Madde Kısmı
o Duygu ile ilgili kısmen bildiğimiz kısım
o Tam bilemediğimiz duygu ile ilgili yönlerimiz
o Doku ırkları ve vücut nesli
o Doku Sistemleri ve Duygu ile ilgili kısmın dayanışması
II. BÖLÜM: Beynin Temel Yapı Elemanları
o Sinir Hücreleri
o Destek Hücreler
o Mikro Jeneratörler = En küçük alıcı organeller - Reseptörler
o Sinir sistemi ırkı-nesli
o Beyin bir bütündür
o Vücut nesli ve insan nesli
o Tüm Sinir Hücreleri Ağ Bağlantısı- Network İçinde
o Beyinde Uyum ve Yeniden Yapılanma Süreci (Nöronal Plastisite) 
III. BÖLÜM: Beyin Genel Koordinatör
o Beynin Çalışma Amaçları
o İyiler ve kötüler 
o Sinir sisteminin gelişimi
o Beyin enerji üretir
o Beynin tüm vücuttaki enerjisi bir
o Beyin Enerjisi Tüm Vücut Birimlerini Kaplamış
o Güneş ışınları ve su her şeyi kuşatır
o Allah içimizde ve vücudumuzda canlı-cansız her hücrede 
IV. BÖLÜM: Alemler ve Dünya
o Alem içinde alem (makro ve mikro)
o Tüm âlemler vadeli ve Allah’ı tespih eder
o Allah canlı ve cansız her şeyde
o Dünya da bir canlıdır
o Her şey bir denge içinde
o Dünya da hastalanır
o İnsanın Enerji Hammaddeleri
o Allah Kaynaklı Enerji Havuzları
V. BÖLÜM: Din ve Beynin Ortak Temel Çalışma Prensipleri
1. Allah’ın Dağıtım Eğrisi
i. Allah’ın izlemekte olduğu yol
2. Beyin ve dinde ikilem prensibi
i. İkilemlerin birlikteliği
ii. Beyinde ikilem prensibi
iii. Beyinde Kompleks Cevabın Oluşması ve Senkroni
iv. Beyin sürekli aktif
v. Dinde ikilem prensipleri
A. Allah’a yakınlaşmada veya Şeytan yandaşlığını seçmede
• Din ve Beynin amaçları
• Dünya hayatı yolları
• İnsan Uçmayı Öğrenmeli
• Her şeyin ve Herkesin Bir Yaratılış Hikmeti var
• İnsan ve toprak aynı yapıda
• Yaratılışımızın ilahi amaçları-hikmetleri ve ALLAH’IN BİZDEN İSTEDİKLERİ
• İmtihanlarda kullanılan araçlar-yöntemler
• İmtihanlarda kullanılan bazı taktikler
• İmtihanlarda puanlandırma sistemi 
• Allah Kaynaklı Bilinçli Enerji Havuz’umuzun puan durumu sürekli değişken
• Ruh’un (AKBEnerjinin) Dünya’ya geliş nedenleri
• Sürekli gayret- cihad istenmekte
• Her insan değerlidir
• İnsan bazı meleklerden öncelikli
• İnsan yaratmaz, maddeye şekil verir
• Cennet, üst liglerden birine terfi etmektir (4 adet)
• Cehennem, alt liglerden birine düşmektir (7 kapılı)
• Söz değil niyet
• Şeytan 
• Şeytan ve taktikleri (Kur’an’a göre)
B. Kur’an’da ikilem prensibi
• Kur’an nedir ?
• Din ve Kur’an’ın hedefi insan
• Peygamberler grubu
• Tüm dinlerin kökeni İSLAM Dinidir 
• Kur’an’ın ve tamamlanan dinin temel farklarından bazıları 
• Din Allah’ındır, insan dini kural koyamaz
• Kur’an korunmuş ve korunmaktadır
• İlahi Kitap, Dinin Anayasası/Beyni
• Kur’an’da ikilem prensibi
• Sabit-muhkem ve dinamik-değişken-Müteşabih ayetler
• Kur’an Ayetlerinin mesajlarının gruplarını belirlemek
• Müslüman ve Mümin Kişi Makbul Kişidir
• Bismillah-ir Rahman-ir Rahim demek
• İslam’ın Şartları 5 Değil, Tüm Muhkem Mesajlardır
• Kur’an”daki başlıca muhkem mesajlar
i. Müslümanlığa ait gabya imanın 5 şartı
ii. Müminliğe ait ameli imanın şartları
• Karma mesajlı ayetler
• Tevrat ve İncil’deki muhkem özellikli mesajlar
• İbadet, tüm muhkem mesajlara uymaktır
• Sünnet, tüm Muhkem mesajlara uymaktır, sadece hadislere değil
• Mevlana ve Atatürk
• Allah yolunda olma ve Allah’a yardımcı olma, Allah’a borç vermektir 
• Kur’an ve Beyinde Plastisite özelliği
• Müteşabih ayetler
• Müteşabih mesajların uygulama ve yorumları farklı
• Müteşabih mesajların yorumları sürekli yenilenmeli
• İmanlılığın değerlendirilmesi 
• Kişi kendi imanlılığını değerlendirebilir mi?
• Şükretmek, minnet borcunu ödemektir
• Pasifize veya aktive edici tevekkül 
• Kur’an şeriatı
• Kur’an şeriatı mı, mürteci şeriatı mı?
• İslam dinine zarar vermek ve Hz. Muhammed’in tek şikâyeti
• Meallerde terimler Kur’an’ın ruhuna ters düşmemeli 
• Kur’an ayetlerini yorumlarken dikkat edilmesi gerekenler
• Kur’an’ın mesajları doğru yorumlandığında
• Reenkarnasyon
C. Kaderde ikilem prensibi
• Sinir sistemi stabil-durağan değil, dinamik-değişkendir
• İnsan robot değil
• Sabit ve dinamik-değişken kaderler
• İnsanın sorumluluğu var
• İnsana kapasitesi kadar sorumluluk
• Bir olayın oluş nedenleri-amaçları-hikmetleri
• İlahi düzende ve ömürde de değişim var
• Allah dilerse değil, kulun puanı (ÇEKİM YASASI)
D. Kıyamet konusunda ikilem prensibi
• İnsanın bilinçlenmesi, kıyam etmesi
• Ara kıyametler-değerlendirmeler
• Her Mahşer gününde değerlendirme
E. Bilim ve Din’de
• Bilgi kapasitesi ve Allah kaynaklı doğal akıl
• Bilgi, uygun bulunup hak edene verilir
• Bilim ve Din
• Her bilim dalından komisyonlar
• Bilgisiz olan korkak olur ve aşırılığa yönelir
F. İnsanın olgunlaşmasında ikilem prensibi
• Beyinde budanma dönemleri
• Cinsel ve dinsel olgunluk dönemleri
G. Vücudun Elektrik Alanları ve salatta ikilem prensibi
• Vücudun sistemlerini çalıştıran ve canlı tutan enerji ve magnetik alan
• Vücudun uçlarındaki statik elektrik
• Düşünce bir enerjidir
• Dua, beddua ve tövbe de birer enerjidir
• Anlamak demek, düşünmek demektir
• Salat ve Namaz’ın anlamları
• Amaç ibadet, namaz ise araçtır (araz, yöntem)
• Salatın Namaz kısmı, dua konsantrasyonuna hazırlık bölümüdür
• Salat aktiviteleri sırasında konsantrasyonun önemi 
• Salat işlevi bir nevi meditasyondur
• Düşünce enerjisinin yeterli bir güçte olması
• Aptes ve statik elektrik
• Aptes, sadece her salat aktiviteler için şart
• Aptes için ek yasaklar konmamalı
• Salat aktivitelerinde örtü 
• Namaz ritüelinin 3 hareketi: Kıyam, Rükû ve Secde
• Güneş ve salat/namaz ilişkisi
• Yaşlılıkta ve hastalıkta namaz rekâtları sayıya dayanmamalı
H. Oruç’ta
• Oruç nedir
• Kur’an’ın orucu, ziyafetler orucu değildir
İ. Cinsiyette (Kadına-erkeğe hitapta) ikilem prensibi 
• Kur’an insana hitap eder
• Çocuğun cinsiyeti
• Kur’an kadını korumaktadır
• Kadın dövülmeli mi?
• Erkeklik ve kadınlık gelişimi
• Kadın ve erkeğin eşit hak ve özellikleri
• Doğanın kadını koruması 
• Doğanın erkeği kollaması
• Kadın ve erkeğin korkuları
• Güneş ışını ile D vitamininin önemi
• Dine dayalı kıyafet, davranış, işaret, simge ve sembol 
J. Din ve devlet işlerinde
• Beynimizdeki laiklik
3. Ruhsal arınmada yararlanılan görünen ve görünmeyen aracı kaynaklar kullanma prensibi
i. Görünmeyen destek kaynaklar
ii. Dünya okulunun Görünen-Maddi kaynakları
4. İnanç temelli ayrı gruplaşmaları yasaklama prensibi
i. Hedef tek tip bir toplum değil
ii. Gruplaşmalar yanlış, yorum farklılıkları doğru
5. Hakkın dağıtımında eşitlik-adalet, eşit konumda olanlarda fırsat eşitliği prensibi
i. Beyinde adalet
ii. Mutlak Eşitlik Değil, Fırsat Eşitliği (Eğitime göre oy hakkı)
6. Zorlaştırıcı değil, kolaylaştırıcılık prensibi
i. Beyinde zorlaştırma, değil, kolaylaştırma var
ii. Ayetler açık ve kolay
iii. Kur’an Toplumların Ana Dilinde de Olmalı 
iv. Kur’an okumanın tek şartı
v. Görevin Ehline Verilmesi 
7. Denetleme, ikaz, yardımlaşma, ödüllendirme ve cezalandırma (puanlandırma) prensibi (dokunulmazlık yok)
i. Beynin her bir çalışma grubunda ekip çalışması var 
ii. Sinir Hücrelerinde Birbirlerini Kontrol ve Dengeleme
iii. Beyinde Yardımlaşma ve Dayanışma
iv. Beyinde anarşi
v. İki temel duygu: ödüllendirme veya cezalandırma 
vi. Korkulacak Allah değil, insanın kendisi 
vii. Şura Prensibi ve Beyindeki Demokrasi
8. Geleneklerden yaralanma, fakat taklit etmeme prensibi
9. Azı karar, normali yarar, azlık ve çokluk aşırılıklarında zarar prensibi
i. Duygularda aşırıya da kaçılmamalı – Din ve Beyindeki Frenler
VI. BÖLÜM: Sinir hücresi, insan ve dünyanın AKEH’nın iletişim kanalları – Network
o Sinir Hücrelerinin İletişim Kanalları
o RUH’un Kanalları (musluk sistemi)
o İlahi Kayıt Merkezleri ile Haberleşme- ÇEKİM YASASI
o Ruh’u etkileyen diğer kaynaklar
o Ruh’un enerji Havuzunda Etki-tepki prensibi
o Kanalların açılması için gayret de gerekli
o Ödül ve cezada kanallar
o Hayır ve şer önce kuldan, sonra Allah’tan
o Dünya’nın Yoğun Enerji Geçiş Yerleri-Kanalları
o Ruh’u diğer canlılar ile de iletişimde – NETWORK
o Ruh’umuzun helal ve haram kazanımdan etkileşimi
o Yasaklanan gıda ve davranışlar

 


ÖNSÖZ

Ortaokul ve Lisede okurken din dersinde Müslümanlığın Hz. Muhammed’e Cebrail isminde bir melek tarafından vahiy ile indirildiği anlatıldı. Biz öğrencilere Müslümanların çektiği sıkıntılar, işkenceler ve kendilerine karşı olanlarla yaptıkları savaşlar kuru kuru açıklandı. Bu savaşların amaçları ve savunma veya saldırı savaşları olup olmadıkları üzerinde durulmadı. Din dersi öğretmenleri nasıl namaz kılınacağını, vakitlere göre namazların kaç rekât olduğunu, farz ve sünnet diye tanımlanan rekât sayılarını belirttiler. Farzın dinin şartı olduğunu söylerken, biz gençlere sünnetin sonradan eklendiğini ve Peygamberin şahsına özgü dua namazları olduklarını belirtmediler. Kur’an’dan namazda okunan bazı sure ve ayetler yanında bazı dua kalıplarını Arapça ezberleterek anlamadan öğretmeğe çalıştılar. Kur’an’da olmayan bazı dua kalıplarını da Arapça öğretmeleri tüm öğrencileri ve Arapça bildiğim halde beni de epey zorlamıştı. Bu arada hak mezheplerin Hanefi, Şafi, Maliki ve Hanbelî olmak üzere 4 mezhep olduğunu söylediler. Fakat bu mezheplerin Müslümanlığın tebliğinden 100 yıl sonraki yıllarda ortaya çıktığını ve Müslümanlığa yönelik farklı yorumlar nedeniyle oluşmuş olduklarını açıklamadılar. Daha sonra Alevilik ve Şiilik gibi başka mezheplerin ve farklı mezheplere bağlı tarikat denen din gruplarının da varlığını bu öğretmenlerden değil, kendimiz araştırarak öğrendik. Şimdi düşünüyorum da, acaba öğretmenler bu ayrıntıları bilmiyorlardı da sorgulamaksızın ezberlemekle yetinerek mi yetişmişlerdi? 
Yıllar geçtikçe ve akıl süzgecim devreye girdikçe yukarıdaki gibi başka konuları da kendi kendime sorgulamaya başladım; 
• Allah tek olduğu halde, neden farklı dinler var? 
• Müslümanlık dini tek olduğu halde, neden mezhep ismi altında farklı Müslümanlıklar var ve bunlar zaman zaman neden kanlı bıçaklı düşmanlar?
• Kur’an, ilahi kökenli temel dini bir kitap olduğu halde, Kur’an’da olmayan kurallar koyan ve Hz. Muhammed’in vefatından 100–150 yıl sonra derlenip yazılmaya başlanan ve o zamana kadar gelen rivayetlere dayanan söylemler olan Hadisler neden fazla önemsenip Kur’an gibi dini kurallarmış gibi değerlendirilmişler ve önemsenmişler. Hatta çoğu zaman daha ön planda tutulmuşlar ve insanlar dinlerini daha çok bu kurallara göre uygulama yolunu seçmişler? 
• Büyük oranda Kur’an’da olmayan ve kişilerin görüş ve yorumları ile oluşturulmuş kurallara yönelik olan İlmihal kitaplarının dine katkısı yararlı mı, zararlı mı oluyor?
Tıp Fakültesine başlayıp insan vücudunun yapısı ve işleyişini öğrenmeğe başladıkça, vücuttaki muazzam düzenlere ve harika dengeliliklere ait bilgilerim arttıkça, insan vücudunun mükemmelliğine hayranlığım oluşmaya başlıyordu. Bu hayranlığım Nöroloji İhtisasına başlayıp Beyin ile Beyni öğrendikçe pekişiyordu. Bilgilerim ayrıntılara yöneldikçe de vücuttaki çok sayıda sistemin, organın ve dokunun harika bir çalışma temposu ve dayanışma içinde oluşları karşısında tüm bedenimde zaman zaman ürpertiler oluşuyordu. Anlamağa başladım ki böylesi bir vücudu yaratan ve Allah dediğimiz güç, bizim beyin kapasitemizin anlayamayacağı kadar muazzam ve farklı özellikleri olan bir güçtür.


Tıp Fakültesinde Öğretim Üyesi olduktan sonra Beyinin temel çalışma prensiplerini doğaya bakıp bağdaştırmaya ve bu konuda bilgilerimi yoğunlaştırmaya başladım. Zaman geçtikçe bu ikisi arasında birçok paralellikler olduğunu ve vücudun da başlı başına bir doğa olduğunu fark ettim. Çünkü yavaş yavaş Zariyat-20-21 nci ayetlerindeki mesajda söylenenin farkına varıyordum (Zariyat-20-21: Yeryüzünde iyice görenler için pek çok ayet vardır. Sizin benliklerinizde de pek çok ayet bulunmaktadır. Hala görmüyor musunuz?).
Rahmetli eşim Prof. Dr. Mükrime Necla Özdemir 1981 yılında yaptığı araştırma sonucu Eskişehir çevresinde asbest olduğunu öğrenince, bu maddenin akciğerlere olan etkilerini incelemeye başladı. Bu incelemeleri arasında kan hücrelerinde trombosit adını verdiğimiz hücrelerin asbeste maruz olanlarda rozet şekli oluşturmak üzere birbirlerine yapışmaları ve bu rozetlerin oranlarını belirleme konusu vardı. Ben de arada eşime çalışmalarında yardım ediyor ve mikroskopta bu hücreleri izliyordum. Mikroskopta bu hücreler, birkaç damla serum içinde binlercesi bir arada balık sürüsü gibi yüzer durumda oluyorlardı. Mikroskobun olduğu masanın önünden birisi geçtiğinde tüm hücreler grup halinde birden o kişiye doğru yöneliyorlar ve kişinin hareketi istikametinde yönlerini değiştiriyorlardı. Bu gözlemimi önceleri açıklayamadım ve pek üzerinde durmadım. Yıllar içinde Beynin çalışma prensipleri olduğu, bu sistemin bir elektrik sistemi ile çalışma temeline dayandığı ve her vücudun birer manyetik alanı bulunduğuna ilişkin bilgilerim pekiştikçe merakım farklı yönlere de kaymaya başlıyordu. 
Beyin ile doğanın çalışma prensipleri ve elektrik enerjisine ilişkin görüşlerim pekişirken bu arada yukarıda sıraladığım ve gençliğimden beri kafama takılan sorulara yönelik Kur’an’ın Türkçe mealleri ile Prof. Dr. Süleyman Ateş ve Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün yazı, sohbet ve kitaplarını incelemeye başladım. Okudukça bir şeyin daha farkına varıyordum ve yeni görüşlere doğru sürükleniyordum. 
Beyin tüm canlılarda ve insanlarda ortak olan prensipler ihtiva etmektedir. Türkçe kelimelerin yerinde kullanılıp kullanılmamış olduğunu karşılaştırmak ve gerçeğe yakın anlamları yakalayabilmek amacıyla Kur’an’ı farklı Türkçe mealleri dışında, Arapça okunuşlu Latincesi ve İngilizce meallerine de bakarak kavramaya başladıkça, Beyinde bulunan mucizevî prensiplere uygun dini/ilahi mucizevî prensipler karşıma çıkıyordu. Beyinin de Kur’an’ın muhkem tebliğleri gibi evrensellik temel prensibinde olduğu, farklı insan toplulukları ve dinler gibi farklı birimleri bulunduğu ve bu farklı birimlerin barış içinde, karşılıklı iletişim ve dayanışma içinde olmak üzere ortak bir çalışma prensibinde oldukları ve tam eşitlik prensibine göre değil, hakkın dağıtımında adaleti uygulamayı kendine temel prensip olarak aldığı dikkatimi çekiyordu. Dolayısıyla bilimsel uğraşılarım, dinin daha iyi anlaşılmasını sağlıyordu. Çünkü beynin gerçekleri ile Kur’an’daki din gerçekleri örtüşüyordu. Gün geçtikçe de kafamda sürekli olarak şu soru dolaşmaya da başlamıştı: “Acaba beyin ve insan vücudu, doğanın ve din prensiplerinin bir kopyası ve küçük bir örneği midir?”. Bu ilgi süreci sırasında bazen yeni fark ettiğim bir beyin prensibi beni Kur’an’a, bazen de Kur’an’da fark ettiğim bir mesaj, beyni bu farklı gözle incelemeye yönlendiriyordu. Tabii Kur’an’a olan her bir yönlenmemde de, Kur’an’ı yine bu yeni fark ettiğim gözle baştan sona inceleyerek okumamı sağlıyordu.

Bu konu ile ilgili kitaplar okur ve Beyin ile bağlantılara yönelik uğraşlar verirken, ikinci eşim Nazan Özdemir (Çoksüren)’in de dini konulara merakının olması ve özellikle Kur’an ve dine yeni ve olumlu yorumlarla yaklaşan kitaplara olan ilgisi yanında, görüşlerime yakın, zaman zaman da katkı sağlayacak düşünce yapısında olması bende bu konuda bir kitap hazırlama düşüncesini olgunlaştırdı. Ayrıca “dinin sadece dine içten bakan ilahiyatçılar tarafından değil de, dine dıştan bakan bilim insanlarınca bilimsel yöntemlerle de incelenmesi ve sınırlı da olsa yoruma yönelik bilimsel görüşler açıklamanın farklı bir etki oluşturacağı” düşüncem de etkili oldu. 
Bu kitabı yazarken beynin çalışma prensipleri temelinde din prensiplerini ve Kur’an’ın mesajlarını değerlendirirken şu kriterleri birer mihenk taşı, süzgeç ve sonuca götürücü belirleyiciler olarak ele aldım:
Bazı din adamları diye tanımlanan kişiler ve bazı din âlimleri denen akademisyenler, Müslümanlığı benimseyen bizlere asırlardır dinleri ve din kitaplarını, yaşadıkları zamanın bilgileri çerçevesinde anladıkları şekilde yorumlayıp anlatıp iyi niyet ve gayretlerle öğretmeğe çalışmışlardır. Ancak görmekteyiz ki, bu kişilerin asırlar süren gayretlerine, çırpınışlarına ve dini anlatmalarına rağmen Müslümanlık, diğer Kitaplı dinlere göre birçok yönden geri kalmaktan ve geleneklere, teferruatlara, Kur’an’da olmayan ve insanları zorlayan ve hata yapmamayı ön planda tutturan kurallara boğulmaktan kurtulamamıştır. 
Yine beni rahatsız eden bir konu dinin korkutucu, hüzün verici öğretilerle dolu olması yanında, Allah’ın azap ve ceza verici olarak tanıtılması olmuştur. Bu tanıtılmalar sonucu insanlarımızın Allah’ın cezalandırıcı tedirginliğini sürekli yaşayan, asık suratlı ve mutsuz, korku içinde yaşayan bir toplum haline gelişleri beni düşündürüp durmuştur. Halbuki dinin prensiplerinin güzellikleri, insanların huzur ve mutluluğunu sağlayıcılıkları, sevgi ve saygıyı pekiştirici özellikleri olması gerekirdi.
Din adamları ve din âlimleri, dini öğretileri ve Kur’an tebliğlerini yine dine dayalı ön düşüncelerle öğrenmişler ve doğal olarak öğrendikleri bu dini bilgilerine ve görüşlerine sadık kalarak yorumlamışlar ve bu yorumları da asırlardır insanlara aktarmışlar ve halen aktarmaktadırlar. Her görüş ve yorum mutlaka değerlidir, fakat mutlak doğru bilgi sadece Allah katında olduğuna göre, insan olarak her görüş ve yorumda doğru ve yanlış veya eksik doğru ve eksik yanlış daima bir aradadır. Çünkü insan olarak nereden geldiğimiz ve nereye gideceğimizin bilgisizliği içinde, diğer bir ifade ile iki bilinmeyen arasında yaşıyor ve her şeyi kendimize göre, mantığımıza göre yorumluyoruz. Bu yorumlarımız iyi niyetli olabildiği gibi, bazen de menfaatlerimiz çerçevesinde de olabilmektedir. Ayrıca ne kadar iyi niyetle ve geniş bir bilgiye de dayansa, biz yaratılmışların mutlak doğru veya yanlışa ulaşmamız mümkün değildir. Dolayısıyla tüm canlılara ve doğaya zararlı olmayan, samimi, iyi niyetli ve yapıcı olan her görüş önemlidir ve dikkate alınmalıdır.
Dikkatimi çeken ve garibime giden bir konu da kendini yetiştirmiş bilgili din adamı denilen kişiler dışındaki insanların ve özellikle halkın dini bilgilerinin çok kısıtlı ve yüzeysel olması ve özellikle Kur’an’ın mesajlarının içerikleri yönünden bilgisiz ve hatta cahil olmaları olmuştur. Çünkü birkaç kişi bir araya geldiğinde dini konular açıldığında herkes bir yerlerde tıkanmaktaydı ve ben tıkanan birçok konunun çözümüne ulaştığımı fark ediyordum.
Zaman içinde zihnimde şu sorulara cevaplar da olgunlaşmaya ve pekişmeye başlıyordu:
• Allah canlı-cansızları yaratan ayrı bir güç mü?
• Allah, cezalandıran, cehenneme atacak korkunç bir güç mü?
• İnsan neden yaratılmış, amaç ne?
• İnsan robot mu, yoksa özgür iradesi olan ve sorumluluğu bulunan mıdır?
• Yaratılış stabil-durağan mi, ayrıca dinamizm, sürekli yapılanma, gelişim, evrim var mı?
• Kader ne?
• Kıyamet ne?
• Kur’an’ın ezeli, ebedi ve evrensel mesajları ile dinamik-değişken olması gerekmez mi?
• Din ve Kur’an’ın amaçları-hedefleri ne?
• Beynin çalışma prensipleri ışığında Kur’an’ın da yorumlanırken prensipleri var mı?
• İbadet, inanç, iman, takva gibi tanımlamalar gerçekte ne anlamlardalar?
• İmanın şartları sadece 5 mi?
• Salat aktiviteleri nedir, aptesin bilimsel temeli var mı?
• Kur’an’da kadının yeri nasıl? Kadını koruyor mu?
• Allah, farklı ırk, renk ve dillerde insanları ne amaçla yaratmış, 
• İnsanların dine dayandırılarak gruplar oluşturmaları Kur’an’da nasıl karşılanıyor?

Bu kitapta dini eğitim ve ön görüş sınırlılığında olmayan, Beyin ve beyin bilim insanı görüşlerime göre yapılan yorumlar yer almaktadır. Eski veya yeni her görüş ve yorumda olduğu gibi bu kitapta yer alan görüş ve yorumlarımda da doğru ve yanlış yönler mutlaka söz konusudur. Örnek alınan Beyin, vücudun harika bir sistemidir. Bu örnek sistem, Dünyevi olan biz insanların yaptığı bir sistem değil, Allah’ın bir eseridir. İlahi bir düzenin yansıdığı ve bozulmasına müsaade edilmeyen mükemmel şaşmaz prensipleri olan bir sistemdir. Niyetim dinin anlaşılmasını kolaylaştırmak ve bazı yönlerini Beyinin çalışma prensipleri ışığında açıklayarak onun sadeleştirilmesine ve kolayca anlaşılmasına katkı sağlamaktır.
Beni bu kitabı yazmaya cesaretlendirip yönlendiren Prof. Hüseyin Atay’ın şu cümleleri olmuştur: “İyi bir Kur’an tercümesine dayanarak Kur’an’ın ne dediğini doğru anlayan bir kimse, düşünerek ne demek istendiğini anlayabilir ve ilim yapabilir, hüküm çıkarabilir ve fikir ileri sürebilir. Bunları yaparken yanlış yapmaktan korkmak doğru değildir. İyi niyet ve samimi olmak şartıyla bir çalışma yapan ve çaba gösteren kimsenin yanlışından da Allah katında sevap ve mükâfat vardır.” (1). Yine buna paralel Jeoloji Öğretim Üyesi Prof. Nihat Kınıkoğlu şunları söylemiştir: “Din adamı olmadan dini konularda görüş bildirmeme gelince, Makalelerdeki saırları, eğitimi boyunca şartlanmış bir din adamının düşünmesi veya dışlanmaktan korkmadan yazması zordur. İslam’ın bu günkü sefaletinde kendilerini din adamı olarak kabul eden, yüz yıllık kitaplar, taşlaşmış düşünceler arkasında sürüklenen, cesaretsiz insanların büyük payı vardır. Gerek inanmadıkları, gerekse inandıkları için sözcüklere takılanlar, sefalet içindeki bir milyar insanın sorumlularıdırlar.” (2).
Özellikle Kur’an’da karşıma çıkan Fatır-28’nci ayet bu cesaretimi iyice pekiştirici etki yaptı (Fatır-28: Kulları içinde Allah’tan tam bir şekilde korkanlar/çekinenler bilginlerdir.).
Beni motive eden diğer bir etken de Müslüman halkının durumu. Ancak dini öğretilerde, dinin özüne yönelik evrensel bilgileri ile iz bırakanlara bakıyoruz, tasavvuf öğretilerinde ileri aşamalara ulaşmış, Kur’an’ın her biri birer ibadet olan muhkem mesajlarının özlerine, hikmetlerine vakıf olmuş epey tarihsel değerli saygın kişinin (Ahmet Yesevi, Veysel Karani, Hallac-ı Mansur, Pir Sultan Abdal, Muhyiddin Arabi, Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Beyazıd-ı Bestami, Feriduddin Atar, Mezhep İmamlarının hayattayken olan görüşleri, Muhammed İkbal, Prof. S. Ateş, Prof. Yaşar Nuri Öztürk, Prof. Hüseyin Atay ve daha niceleri) asırlardır dini gerçekleri görüşleri ve kitapları ile anlatmağa çalıştılar ve çalışıyorlar. Ancak ya tekamül düzeyi olarak insanların bu dini konuları anlayabilecek düzeyimiz henüz yeterli düzeyde değil, ya anlamak işimize gelmemiş, bencillik ve ben merkezli düşüncelerden kendimizi kurtaramıyoruz, ya anlamak için okumak zorumuza gidiyor ve başkalarının fikirlerini taklid etmeyi tercih ediyoruz veya toplumun çoğunluğunun ekonomik düzeyi kitap alma düzeyinde değil.
Yazımda ve anlamada akışkanlık olsun düşüncesiyle konuları, beyin ve öncelikle Kur’an belgeli, fakat bir öykü anlatımı çerçevesinde açıklamaya çalıştım. 
Amacım, Kur’an’ı ve dini evrensel ve zaman üstü özelliği yanında, onu şekil ve maddeye özgü olmayacak şekilde gören ve yorumlayan gerçek bilim adamlarının işine karışmak değildir. Amacım dini, Kur’an ve insan beyninin temel prensipleri ışığında ve bu gözle görüp değerlendirmek ve yorumlamalara katkı sağlamaktır. Konuların seçiminde belki toplumsal huzura katkısı olur ümidiyle, özellikle toplumsal ağırlıklı ve toplumda huzursuzluk nedeni olanlara ağırlık verilmiştir. Amacım bu konuların her kesim ve düzeydeki insanlar tarafından tartışılması, pekişip özümsenmesi ve kişisel ve toplumsal yaşamımıza olumlu sonuçlarla yansımasıdır.
İlahi dini kitaplardan özellikle Kur’an, Mevlana’nın bazı mesajları, Kur’an’ın muhkem temel mesajları paralelinde bulduğum Tevrat ve İncil ile Beyin temelli yorumlarım inşallah tüm insanlara Allah’a yakınlaşma yolunu seçmelerinde yararlı katkılar sağlar.
Beni bu kitabı hazırlamaya yönlendiren ikinci amacım ise: Tıp Fakültesi öğrencisine burs vermekte olan Prof. Dr. Necla Özdemir Vakfı’na (NÖVAK) kitabın satışından gelir sağlayıp öğrenci sayısını arttırabilmektir.
Elinizdeki kitabın 8 nci baskısıdır. Bu baskı, kitabın ilk baskısının 3 ncü defa gözden geçirilmiş ve gittikçe genişlemekte olan bilgi ve görüşlerimin aktarılmasına devam etmiş olduğum son şeklidir. Amacım bu baskıya bir daha değinmemek ve bu hali ile kalması ve klasikleşmesidir. Çünkü her yeni bilgi ve görüş, daha da yeni bilgi ve görüşlere ufku açmaktadır. Bu da sonu olmayacak bir süreç demektir. Dolayısıyla da farklı bilgi ve görüşlerin ayrı bir kitapta toplanması demek olacaktır diye düşünüyorum. Kısmet… 
Böylesi bir fırsatı bana bahşeden tüm âlemlerin tek Allah’ı olan güce şükürler olsun.

Prof. Dr. Gazi ÖZDEMİR, FESC, FAHA
Eskişehir-Ağustos-2010
www.novak.org.tr
bilgi@novak.org.tr